Bebekli Hırsız

Annemle evin kapısından çıkma üzereyken alt kattaki kapıda bir yabancının -iri bir yabancının- evin kapısını açarak içeri girmeye çalıştığını farkettim. Birbirimize baktım o an. Sonrasında anneme adamı işaret edip "Hırsız var!" diye bağırdım. Ancak o yine de içeriye girmeye çalışırken onunla başa çıkabilecek miydim? Kararlıydım yine de bu 2 metre boyundaki adamla mücadele etmeye. Eve bir şekilde girip yatak odasına atmayı başardı kendini. İlginç olan ise bu adamın kucağında duran minicik bir bebekti. Çocuğuyla birlikte hırsızlığa çıkan bir adam! İnsanı karmaşık duygulara sürüklüyordu. Belki de gerçekten muhtaçtılar ailecek, belki çocuğu için gerekliydi para, belki zor durumdaydılar çocuk hastaydı, eşi hastaydı; birinin ameliyat olması gerekiyorken bunu finanse edecek gücü yoktu ve son çare buna başvurmuştu. Yine de bilemezdim işte. Belki durumunu anlatsaydı yardımcı olurduk ama iznimiz olmadan evimize girmek de neydi? Yoo, yo haksızdı, yanlıştı. Peşinden gittim. O kapıyı kilitlemiş benden uzak durmaya çalışırken bense onu kapana sıkıştırdığımı düşünüp yardım çağırmaya gittim. Birden arkamda 13-14 yaşlarında gençler belirdi. Hepsi benim tarafımdaydı biliyordum ama yaptıkları somut bir şey yoktu işe yaramazlardı. Adam içeriden sesleniyordu bana: "Şimdi sen bunun bir suç olduğunu düşünüyorsun değil mi? Hayır yalnızca toplum bunu öyle kabul ettiği için öyle sayılıyor. Pişman değilim. Ve hayır ailem beni bu konuda desteklemiyor. Bu benim özgür iradem!". Ne saçmalıyordu bu adam? Ve ne cesaretle bunları söylüyordu anlamıyordum.

Sonra babam ve kardeşim geldi eve. Onlara hemen durumu söyledim. Ancak onlar aksiyon alana kadar adam pencereden kaçıp gitmişti. Açık pencerede rüzgar esiyordu. Ve geriye bir bebek kalmıştı. Onu niye bırakmıştı bize? Kucağıma alıp sevdim onu. Belki de onu almaya tekrar gelecekti babası. O gelene kadar ya da ben onu bulana kadar bebeğe bakmalıydım. Masum bebeğin hiç bir şeyden haberi yoktu.

Çarşıda bebekle gezmekteydim ailemle birlikte. Babasını mı arıyordum yoksa başka şeylerin mi peşindeydim? Kalabalıktı yalnızca. Ve şehir içinde bir otoban. Çocuk bizden birilerinin kucağında sırayla geziyordu. Bir ara etrafıma bakınırken üzerime hızla bir tırın gelmekte olduğunu gördüm. Üstelik de duracak gibi görünmüyordu. Üstelik de arkasında bir tren. Aynı istikamette fütursuzca ilerliyordu. Kaçacak vaktim yoktu ve kendimi yere attım. Belki yola iyice yapışırsam bir şey olmazdı. Çılgıncaydı ama o an başka çarem yoktu ve düşündüğümü yaptım. O da ne? Kurtulmuştum. Hem de tek bir yara almadan. Dönüp geçip giden şeylere baktım. Evet bir tır ve bir trendi! Nasıl olmuştu bilmiyorum. Bu şaşkınlığımı üzerimden atamadan ablamın da aynı durumda olduğunu gördüm. O da benimle aynı tepkiyi verdi. Sonrasında hemen yanına koşup nasıl olduğunu sordum. Canım ablam benim gibi şanslı olamamıştı. Belini tutuyordu, iyi değildi. Yalnızca beli ağrıyormuş çok ciddi bir şeyi yokmuş. Ciddi bir şey miydi değil miydi bilemesem de yüzündeki acıyı okumuştum. Bir süre tedavi edilmesi gerekiyordu. Ama bu sonraki bir konuydu.

İlerlemeye devam ettim. Terkedilmiş bebek bir yaşlarına gelmişti. Onun elinden tutarken ağzında bir sıkıntı olduğunu farkettim. Ağzını açıp bakınca dilinin bir uç kısmındaki kesiği gördüm. Ve kopan parça ağzındaydı. Kendi dişlerini sıkarak dilini koparmıştı nasıl olduysa.Yanımdaki insanlara gösterdim ciddi bir şey olmadığını söylediler. Oysa ileride çocuğun konuşmasını  etkileyebilirdi hatta tamamen engel olabilirdi. Doktora götürmeliydim hemen.

 Hastaneye vardığımda doktora telaşla olanları anlatmaya çalışırken doktor meşgul olduğunu söyledi. Beklemelimişim. Yanında iki asistan vardı. Onları takip edince bir labarotuvara ulaştım. Hastane yönetimi buraya insanların girmesini yasaklamıştı. Çünkü bu kirli ortamda doktor hayvanlar üzerinde çeşitli deneyler yapmaktaydı. Doktor ve asistanları yönetimi haksız bulurken bense bir umut peşlerindeydim. Sonunda bakmaya karar verdiler çocuğa. Ameliyatla dikilmeliydi kopan parça.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Deniz Eczacılığı

E=mc^2